Türkçe pdf kitap indir



Yeşil yağlı boyaları yer yer dökülmüş olan, tek katlı küçük bir
evin açılan kapısından çıkan nur yüzlü sevimli ihtiyar ise sokaktaki
kedilerin sevgilisi, Sayacı Hayri Dedeydi. Hayri Dede'nin de akşam üstü iş
dönüşü sokağa girişi görülecek manzaraydı doğrusu... Daha sokağın başında
görünür görünmez, nerden haber alırlar, nasıl sezip görürler bilinmez, bir
anda sokağın sarı, beyaz, arap, tekir, bütün kedileri Hayri Dede'nin etrafını
sarar, hoplayıp zıplamaya başlarlardı. O da elindeki paket paket işkembeleri
ve ciğerleri büyük bir neş'e ve keyifle etrafında miyavlaya miyavlaya fır
dönen kedilere dağıtır ve biçarelerin karınlarını doyurmadan eve adım
atamazdı...
Kapılar tek tek açılmaya devam ediyor... İşte Kabzımal Sedat Bey! İşte
Bakkal Mehmet Efendi! İşte Simitçi Sadık. Her sene olduğu gibi sınıfını bu
sene de iftiharla geçen orta okul son sınıf talebesi Nedim. Manav Necati...
Marangoz Halil usta... v.s...
Kapıdan çıkan şahıslar, sağ ellerini göğüslerinin üzerine koyarak:
"Selâmün Aleyküm" diye diğer komşularıyla selâmlaşıp üç beş kişilik gruplar
halinde aynı istikamete doğru ilerlemekteler...
Hepsinin de yüzleri nur nur, ışıl ışıl. Mesut, bahtiyar, gamsiz,
kedersiz insanlar hepsi de...
Acaba niçin sokak sakinlerinin "konak yavrusu" ismini taktıkları,
kapıları ve saçakları oymalı, işlemeli, pencereleri panjurlu iki katlı, eski
fakat sevimli evin kapısı hâlâ kapalıydı?...
Fakat hayır, hayır!... O kapının sabah namazı vaktinde açılıp
kapanmadığı hiç bir gün olmamıştı. Şu halde bugün de açılacak ve o abdestli
ayaklar her sabah olduğu gibi bu sabah da köşedeki camiye doğru
yönelecekti...
Ve işlemeli eski tahta kapı, tatlı bir gıcırtı ile açıldı. Kapının
eşiğinde ütülü pantolonu, kolalı gömleği ile tertemiz kıyafetli, temiz ve
asil çehreli, güzel, yakışıklı ve nezih bir genç belirdi. Huzur Sokağı'nın
ağır başlı ve efendi delikanlısı, Bilâl...
Bilâl, yüksek tahsilini İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi'ne devam
ederek tamamlamaktadır. O ahlâkı, terbiyesi, çalışkanlığı ve yüksek imanıyla
Huzur Sokağı'ndaki kız sahibi bütün anne ve babalar için yegâne damat
namzedi, başlarında tertemiz oyalı yemenilerle perde arkalarında çeyiz
işleyen bütün genç kızların hayâllerinde yaşattıkları ve istikbâl için ümit
besledikleri ideal bir eş, biricik annesinin ise üzerine titrediği,
terbiyeli, itaatli, hayırlı bir evlâd olarak Huzur Sokağı'nın gözbebeği
sayılan, sevilen, her bakımdan mükemmel ve müstesna yaradılışlı bir gençtir.
Maneviyata olan sonsuz bağlılığından dolayıdır ki fevkalâde üstün başarı
gösterdiği derslerinin yanında Allah'ın büyük-küçük, genç-yaşlı, cahil
münevver ayırd etmeksizin her Müslümana farz kıldığı beş vakit namazını da
asla ihtimâl etmemekte, hattâ sesinin çok güzel oluşundan dolayı Sadi Hocanın
ve muhitinin ısrarları üzerine köşe başındaki küçük mescidin tek şerefeli
minaresine çıkarak çok kere sabah ve yatsı vakitlerinde yanık sesiyle ezan da
okumaktadır. İnsanın, onu dinlerken, İslâm'ın ilk müezzini Bilâl-i Habeşî'yi
hatırlamaması imkânsızdır...
Bilâl, kapının eşiğinden adımını atmadan evvel her sabah hayır dua ile
camiye uğurlayan beyaz namaz örtülü annesinin Yasal PDF Kitap indir elini ve yanaklarını sıcak bir
sevgi ve hürmet hissiyle öptü... Sonra cemaate yetişebilmek için koşarcasına
evden ayrıldı... Alaca karanlık içinde ilerleyen silueti küçüldü, küçüldü ve
nihayet sokağın dibinde, köşede gözden kayboldu...
Caminin önüne gelince içeriye girmeden, şöyle bir durdu. Kendisine
küçücük yaşlarından beri şefkat kucağını açan bu riyasız dost kapıyı, sevgi
ve muhabbet yüklü gözlerle bir müddet seyretti. Her zaman böyle yapardı o.
Âdetiyle çocukluğundan beri; bu küçük, minyatür yapılı sevimli camiye her
gelişinde, sanki ilk defa görüyormuş gibi uzun uzun her yanını tetkik eder,
hayran hayran seyrederdi onu...

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *